S.S.S.
Kulak İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Kulağınız sadece tıkanmış ve ağrı yok ise olası en sık nedenlerden biri sıkışmış serümendir (buşon, kulak kiri). Normalde dış kulak yolu girişindeki salgı bezleri bir salgı üretir ve bu salgı bazen (fazla salgılanma, dış kulak yolu darlığı, salgının kıvamının koyu olması, kişisel yatkınlık gibi nedenlerle olabilir) kulak yolunu tıkayabilir. Kulak yolundaki salgı kulak yolunu tamamen tıkamadıkça şikayete neden olmayabilir. Sıklıkla banyo veya havuz gibi su ile temas sonrası şişen salgı kulak yolunun tamamını tıkar ve şikayete neden olabilir. Bu noktada sıkça sorulan soru kulak kiri temizlenmeli mi ve kulak kiri temizlenince sürekli temizlik gerekir midir. Kulak kanalı cildi bu salgıyı normalde dışarı atarak kendini temizler ve bir birikim ve tıkanma olmamalıdır. Bazı kişilerde kulak salgısının kıvamının farklı olması veya dış kulak yolu cildinin kendini temizleme özelliğinin yeterince çalışmaması veya pamuklu çubuklarla temizlik yaparken mevcut salgıyı içerilere iterek birikimine neden olunmaktadır. Temizleme gerektiren bir kulak kanalının kulak tıkacı oluşumuna yatkınlığı var demektir. Ancak bunun sebebi kulağın bir kere temizlenmiş olması değil, kulağın buşon oluşumuna yatkınlığının söz konusu olmasıdır.
Bir diğer neden östaki tüpü fonksiyon bozukluğudur. Östaki tüpü orta kulak ile geniz bölgesini birleştiren ve orta kulak basıncını dış ortam basıncıyla eşitlemeyi sağlama dışında da birçok fonksiyonu olan erişkinlerde yaklaşık 4 cm uzunluğunda olan bir kanaldır. Anatomik yapı erişkinlerde ve çocuklarda farklılık göstermektedir. Normalde kapalı pozisyondadır ve yutkunma veya esneme gibi hareketlerle açılır. Alerjik nezle, sinüzit gibi burun ve genizde ödem / tıkanıklık yapan nedenlerle veya uçak yolculuğu gibi ani basınç değişiklikleri östakinin tıkanmasına neden olur ve orta kulakta negatif basınç oluşması ile kulak zarında vakum etkisi yaratır. Bu durumda olayın şiddetine bağlı olarak ağrının da eşlik edebileceği kulak tıkanıklığı hissi ortaya çıkar. Östaki tüpündeki bu fonksiyon bozukluğu uzun sürerse orta kulaktaki vakum etkisi nedeniyle çevre dokulardan orta kulağa sıvı sızar ve orta kulakta sıvı birikimi (seröz otit) durumu ortaya çıkar. Uzun süreli bir tıkanıklık nedeni olabilir. ve kulak nezlesi problemine neden olur. Uzun süren ve kulak tıkanıklığına neden olan östaki fonksiyon bozukluklarında geniz bölgesi (nazofarinks) tümörleri de etken olabilir ve bu durum da mutlaka endoskopik muayene ile kontrol edilmelidir.
Çocuk yaş grubunda ve yaşlılarda bir diğer kulak tıkanıklığı nedeni dış kulak yolu yabancı cisimleridir.
Bazen işitme kayıpları da tıkanıklık, dolgunluk gibi şikayetler şeklinde hissedilebilir. İşitme testi diğer tıkanıklık sebepleri yok ise yapılmalıdır. Ani gelişen işitme kaybı saptanır ise ileri tetkikler gerekebilir ve acil tedavi gerektiren bir durumdur.
Kulak ağrısı enfeksiyöz, enflamatuar, tümöral veya travmatik gibi birçok nedenle olabilmektedir.
Kulak kepçesinin enfeksiyonu perikondrit adını alır ve kulak kepçesinde sıcaklık, yanma hissi ve ağrı yapabilir. Dış kulak yolu enfeksiyonu genellikle dış kulak yolunun havuz, deniz veya duşta su kaçması ve uzun süre nemli kalması sonucu oluşur. Dış kulak yolunda meydana gelen ödem nedeniyle ağrının yanı sıra kulak tıkanıklığı da oluşabilir. Kulak ağrısı dışına akıntı olabilir veya olmayabilir. Özellikle kulak memesinin altından yukarı yönde bastırıldığında ağrı artar. Etken bakteri veya mantar olabilmektedir. Bu iki durumun ayrımı muayene bulguları ve kültür ile yapılabilir. Orta kulak enfeksiyonu orta kulak boşluğunda olan enfeksiyondur. Orta kulak iltihabi sıvı ile dolar. Kulak ağrısı ve tıkanıklık/basınç hissi yanında ateş halsizlik gibi sistemik yakınmalar da sıklıkla eşlik eder.
Bazen kulak ağrısı kulağın direkt kendi ile ilgili olmayabilir. Çene eklemi sorunları veya bazı baş boyun tümörleri kulak ağrısı ile kendini gösterebilir.
Kulak akıntısı da enfeksiyöz, enflamatuar veya nadiren de tümöral kaynaklı olabilmektedir. Dış kulak yolu enfeksiyonu hakkında bilgi yukarıda verilmiştir. Orta kulak enfeksiyonu kulak zarında delinmeye neden olarak iltihabın dışarı akmasına neden olabilir. Kulak zarında kalıcı delik var ise (kronik otit) banyo, havuz ve hatta terleme ile dahi orta kulak enfekte olabilir ve kulak akıntısı gelişebilir. Kulak zarı deliği varlığında olan kulak akıntısında ağrı sıklıkla olmaz. Dış kulak yolu egzeması da kaşıntı ile kulakta sulanma şeklinde akıntı yapabilir.
Kulak kaşıntısı alerjik olabileceği gibi dış kulak yolunda mantar enfeksiyonu ve dış kulak yolu egzemasında görülebilir. Kulağı aşırı temizleme ile dış kulak yolu salgısının aşırı şekilde alınması kulak cildinin hassasiyetini arttırarak kaşıntı hissine neden olabilir.
Orta kulak boşluğu ile geniz bölgesi arasında Östaki tüpü adı verilen bir tüp vardır ve bu tüp düzgün çalışamaz ise orta kulakta geçici veya kalıcı olabilen sıvı toplanmaları görülebilir. Sıklıkla çocuklarda rastladığımız bu durum erişkinlerde de görülebilir. Çocuklardaki sık olarak senep sık üst solunum yolu enfeksiyonu/otit geçirme veya çok büyük geniz eti olmakla birlikte alerjik rinit gibi östaki tüpünün çalışmasını olumsuz etkileyebilecek durumlar da kulakta sıvı birikimine neden olabilmektedir. Yukarıda da bahsedildiği gibi östaki tüpünün anatomik yapısının çocuklarda erişkinlere göre farklılıklar göstermesi de sıvının daha sıklıkla çocuklarda görülmesini açıklamaktadır. Hem erişkinlerde hem de çocuklarda orta kulak iltihabını takiben kulakta sıvı görülmesi normal bir durumdur. Bu sıvı birkaç haftaya varabilen sürelerde yavaşça gider. Ancak tedaviye veya yeterli izleme rağmen düzelmeyen sıvı var ise hastanın işitmesini engelleyebileceği için cerrahi müdahale önerilir. Erişkinlerde tek taraflı orta kulak sıvısı var ise olası bir geniz tümörünün ekarte edilmesi için mutlaka geniz bölgesinin endoskopik muayenesi yapılmalı, Östaki tüpü ve çevresi değerlendirilmelidir.
Yukarıda bahsedildiği gibi çeşitli nedenlerle kulakta sıvı birikebilir ve bir süreyi geçkin iyileşmeyen sıvılar müdahale gerektirir. Kronikleşmiş kulak sıvısı durumunda sıkça yapılan cerrahi müdahale tüp tatbikidir. Sıvıya bağlı azalan işitmenin normale döndürülmesi hedeflenmektedir.
Büyük şehirlerde hava kirliliği, anne babanın çalışması nedeniyle kreş hayatının yaygınlaşması, evde sigara içilmesi, bazı genetik faktörler geçirilen üst solunum yolları enfeksiyonlarını sıklaştırmış ve kronik etkilerini belirgin hale getirmiştir. Bunun neticesinde geniz eti büyüklüğü, bademcik büyüklüğü ve kulakta sıvı nedeniyle yapılan cerrahiler son yıllarda artış göstermiştir. Kulak zarına yerleştirilen tüp, Östaki tüpünün bozulmuş olan fonksiyonunu kısmen sağlayarak orta kulak dokularına 6-12 ay kadar bir toparlanma sağlar. Tüp(ler) düştükten veya hekim tarafından alındıktan sonra sıvının tekrar birikmesi durumunda önce klasik medikal tedavi denenir, düzelme olmaz ise tüpün yeniden takılması gerekebilir.
Kulak zarı bir şekilde delikmiş ise deliğin nedeni veya büyüklüğüne göre değişmekle birlikte büyük ihtimalle 3 ay içinde kendini onarması mümkündür. Üç ayı geçkin süredir delik varlığı durumunda kronik otit adı verilir ve deliğin kendini kapatma şansı kalmamıştır denebilir. Kapatma arzu ediliyor ise cerrahi müdahale gerekir. Orta kulak dış ortama açık bir hale gelmiştir ve enfeksiyonlar ile kulakta akıntı gelişebilir. Tekrarlayan kulak akıntıları kemikçiklerde erimelere, işitme kaybının derinleşmesine, kolesteatom denen bir hastalık gelişimine, daha ileri olgularda baş dönmesi, total işitme kaybı veya beyin apsesi gibi büyük sorunlara neden olabilir. Sık kulak akıntısı yok ise, fark edilir işitme kaybına yol açmıyor ise, kişinin sosyal hayatını etkilemiyor ise ve hasta yaşlı ise cerrahi uygulanmayabilir.
Dış kulak, orta kulak veya daha sıklıkla iç kulak sorunları çınlama – uğultu nedeni olabilmektedir. Ancak kulak çınlamasının nedeni her zaman kulak ile ilgili olmayabilir. Diyabet, hipertansiyon, kan yağlarının kronik yüksekliği, tiroid bezi sorunları, bazı endokrin bozukluklar, aspirin gibi bazı ilaçlar ve kalp damar sorunları nedeni ile de çınlama ortaya çıkabilir. Bu kadar .eşitli hastalık grubunun çınlamaya neden olması kesin nedenin ortaya konmasını güçleştirmektedir. En sık nedenlerden biri iç kulak tipi işitme kayıplarıdır ve testler ile ortaya konabilir. İç kulak yaşlanması veya gürültüye maruziyet sonucu gelişen iç kulak hasarı kendini çınlama ile gösterebilmektedir. Gürültüye uzun süreli veya şiddetli sese kısa süreli maruziyet durumunda önce geçici çınlamalar meydana gelir ve gürültüye maruziyet süresi uzadıkça veya şiddetli sese tekrarlayan maruziyetler sonucunda geçici olan çınlama kalıcı hal alabilir. Tek taraflı çınlama ve işitme asimetrisi durumunda iç kulak manyetik rezonans (MR) görüntüleme işitme sinirini sıkıştıran bir lezyonun ekartasyonu için mutlaka yapılmadır.
Yüksek sesten ve gürültüden korunma, tansiyon ve kan şekeri kontrolü, tuz tüketimini azaltılması, damar sistemini etkileyen tuz, kahve, çay, kola, tütün gibi maddelerin kullanımının kısıtlanması, stresi azaltma, düzenli egzersiz ve kulakta duyulan sese odaklanmama kişinin çınlama açısından alabileceği önlemlerdir.
Çınlamayı geçireceği garanti olan medikal veya cerrahi bir yöntem maalesef henüz yoktur. Yine de kullanılabilen ve bazı hastalarda faydası olabilen ilaçlar, rehabilitasyyon yöntemleri veya cihaz uygulamaları mevcuttur.
İşitme kaybı ani gelişebilir veya uzun süreye yayılan yavaş artış ile gelişebilir. Ayrıca erişkin ve çocuklarda da sık nedenler ve tedavi yaklaşımları değişiklik gösterir. Kulak zarı delik/çökme gibi sorunlar işitme kaybı nedeni olabilir. Yaklaşımdan yukarıda bahsedilmiştir. İşitme kaybına neden olan diğer bir sorun orta kulakta sesi ileten üç kemikçikten biri olan üzengi (stapes) kemikçiğinin çevresinde kireçlenme ile oluşan ve otoskleroz adı verilen daha nadir bir hastalıktır. Tedavide cerrahi ve işitme cihazı seçenekleri mevcuttur. İç kulak tipi (sensörinöral) işitme kaybı iç kulak, işitme siniri veya beyindeki işitme yollarındaki sorunlardan kaynaklanabilir. Sorunun tespiti için işitme testi yapılmalıdır. Bu tip işitme kaybı genetik ve çevresel faktörlere (gürültü maruziyeti, ilaçlar, enfeksiyonlar gibi) bağlı gelişebilir. Kronik süreçte veya ani şekilde ortaya çıkabilir. Bir neden tespit edilebilirse ona yönelik tedavi verilir. Ancak sıklıkla medikal veya cerrahi olarak tedavi edilebilir bir neden saptanamayabilir ve hasta işitme cihazı ile rehabilite edilir.
Normalde hepimizin iç kulağında otolit adı verilen kimyasal yapısı kalsiyum karbonat olan taşçıklar ‘’kristaller’’ vardır. Bu yapıları utrikül ve sakkül dediğimiz denge organlarında tüylü hücrelerin üzerindeki bir jel tabakasının içinde yer alırlar. Bir şekilde bu taşçıklar yerlerinden koparak/saçılarak yarım daire kanalları içine düşerlerse baş dönmesi meydana gelir. Tipik olarak bu baş dönmesi belli baş hareketleriyle ortaya çıkar, saniyeler sürer, çok şiddetli olabilir, bulantı-kusma hatta terleme ve ishal eşlik edebilir. Bu hastalığın bilinen nedenleri arasında kafa travması, uzun yatak istirahati, bazı ters baş hareketleri sayılabilir. Teşhis için bir test yapılmaktadır ve bir oynama saptanır ise manevralar ile yer çekiminden yararlanılarak bu taşçıklar dönme yapmayacakları bir boşluğa gönderilmektedir.
Yapılan testler sonucunda hekiminiz cihaz kullanmanızı önerdi ise cihazı kullanmanız lehinize olacaktır. Hem duyma hem de duyduğunu ayırt etme açısında cihaz kullanımı fayda sağlar. Özellikle anlama körelirse artık cihazlar da fayda etmemektedir. ‘’Cihazı aldım ama kullanamıyorum, çok gürültü yapıyor, bir köşeye attım duruyor’’ diyen hasta grubunda ana sorun anlamanın körelmesi nedeni ile cihazın verimli olamamasıdır. Bu pozisyona düşmeden cihaz kullanılması hem sosyal hayatın iyileşmesine hem de ayırt etmenin mümkün olduğunca korunmasına olanak sağlamaktadır.
Kulak zarının cilt tabakasının doğumsal nedenlerle, zardaki delik veya zarın çökmesi gibi durumlar neticesinde orta kulağa ilerleyip orada kendi üzerine katlanarak bir kartopu gibi büyüyüp etraf dokulara doğru genişlemesi durumudur. Kulakta akıntı ve işitme kaybı başlangıçtaki yakınmalardır. Büyümeye devam ettikçe orta kulaktaki yapılara (kemikçikler, yüz siniri, iç kulak, kafa tabanı) zarar vererek ileri derecede işitme kaybı, yüz felci, baş dönmesi ve menenjit gibi büyük problemlere neden olabilir. Bu nedenle kolesteatomlu bir kulak asla ihmal edilmemelidir. Tedavi cerrahidir. Hangi cerrahi teknik uygulanırsa uygulansın tekrarlama riski her zaman vardır. Bu yüzden ameliyat sonrası yakın takip gerekir.
Denge iç kulaklardaki denge organları, gözler ve iç organlarda ve eklemlerde bulunan yer çekimi/basınç algılayıcıların sağladığı verilerin beyinde kombine edilmesi ile sağlanmaktadır. Bu sistemlerden herhangi birindeki bozukluk kendini baş dönmesi olarak gösterecektir. İç kulak çok hassas bir organdır ve etkilendiğinde dengenin üç ayağından biri etkilenmiş olur. Baş dönmesinin nereden kaynaklandığını tespit edebilmek için hastanın dönmesinin tarzı, başlangıcı, sıklığı, süresi gibi birçok faktör önem arz eder. Bir takım işitme ve denge testleri teşhise ulaşmada kullanılır. Baş dönmelerinin büyük kısmı kulak ile ilişkilidir ve öncelikle bir kulak burun boğaz hekimine başvurmanız önerilir.
Bu hastalık iç kulaktaki normalde bulunan endolenf adı verilen bir sıvının basıncının yükselmesi neticesinde kulakta dolgunluk hissi, çınlama, işitme kaybı baş dönmesi atakları şikayetlerine yol açan bir hastalıktır. İç kulak tansiyonu da denebilir. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın öyküsü ve testler ile teşhise ulaşılır. Medikal ve cerrahi tedavi seçenekleri mevcuttur. Atak tedavisi ile korunma tedavisi farklılıklar arz eder. Tuz kısıtlama, stresin azaltılması, sigara ve alkol kısıtlaması önerilir.