Prof. Dr. Fuat Büyüklü

Fuat Büyüklü Logo

Sinüsler - Sinüzit

Sinüs Nedir?

Kafamızı oluşturan bazı kemiklerin içinde, burun boşluğunun çevresinde yer alan hava boşluklarına sinüs adı verilir. Bu sinüsler;

  • Yanak sinüsleri (maksiller sinüs)
  • Alın sinüsleri (frontal sinüs)
  • Gözler arasında yerleşen sinüsler (etmoid sinüsler) ve
  • En geride geniz üst kısmında yerleşen sfenoid sinüstür.

 

Bu sinüslerin tümü doğduğumuzda gelişmemiştir. Yeni doğan bebeklerde sadece gözler arasındaki ve yanak sinüsleri mevcut olup, erişkin boyutuna göre oldukça küçüktürler. 

Sinüslerin gelişimleri kafatasının gelişimi ve büyümesi ile devam eder ve 12-14 yaşlarında büyük ölçüde tamamlanır. Sinüslerin son şekil ve boyutlarına ulaşmaları ise 22-24 yaşlarına kadar devam etmektedir. Bazı kişilerde bazen tek taraflı, bazen de her iki tarafta özellikle alın sinüsleri olmak üzere bazı sinüsler hiç oluşmayabilir.

Sinüslerin içini döşeyen mukoza burun mukozasının devamıdır ama daha iççe bir yapıya sahiptir. Dört temel hücre içerir:

  • Kamçılı (silia) kolumnar hücreler,
  • Kamçısız kolumnar hücreler,
  • Bazal hücreler
  • Goblet hücreleri.

Kamçılı her hücre yaklaşık 50-200 tane kamçı içerir. Kamçılar dakikada 700 – 800 vuruş (8-15 Hz) yapar ve üzerindeki mukus örtüsünü (sümük) dakikada yaklaşık 9mm (3- 35 mm) hızında sinüs ağzına doğru ilerletir. Sinüs ağzı burun boşluğuna açılmaktadır.

Kamçıların sümük tabakasını ilerletmesi resmedilmiştir.

Salgı bezleri gün içerisinde 0,5-1,5 litre sümük (mukus) üretir. Bu salgı çok önemlidir. Sümük örtüsü saatte 2-3 kez yenilenir ve sürekli bir taşınma söz konusudur. Bir günde yaklaşık 10.000 litre hava burundan akciğerlere iletilir.  Sümük salgısı burundan alınan solunum havasındaki parçacıkların ve alerji etkenlerinin tutularak havanın filtre edilmesinde, salgı içeriğindeki bazı etken maddelerle mikroplara karşı mücadelede ve havanın akciğerlere gitmeden önce nemlendirilmesinde rol oynar.

Tüm bu önemli fonksiyonların yanında sinüsler kafa ağırlığını azaltır, kafa içi ısıyı korur (çift cam gibi), kafaya gelen darbeleri absorbe eder ve sesimizin kalitesinde rol oynar.

Sinüsleri döşeyen mukozanın iltihaplanması durumuna sinüzit adı verilir. Aslında burun boşluğu etkilenmeden sinüzit meydana gelmemektedir ve rinosinüzit daha doğru bir tanımlamadır.

Sinüzitler, hastalık süresine göre 4 gruba ayrılırlar;

  • Ani olarak başlayıp 4 hafta içinde şikâyetlerin tamamen kaybolması ile sonlanan enfeksiyonlar akut rinosinüzit,
  • Dört haftadan fazla sürüp 12 haftadan önce sonlanan enfeksiyonlar subakut rinosinüzit
  • Bir yıl içinde, dört ya da fazla sayıda ve en az 7 günde sonlanan enfeksiyon olması durumu, tekrarlayan (rekürren) akut rinosinüzit,
  • Şikâyet ve bulguların 12 haftadan uzun sürdüğü sinüs enfeksiyonları (arada akut rinosinüzit atakları olabilir) kronik rinosinüzit olarak isimlendirilmektedir.

Sinüzit Nasıl Gelişir?

Sinüzit oluşmasına neden olan en önemli faktör bir nedenle sinüsün burun boğlğuna olan açıklığının tıkanmasıdır. Buna sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonları, alerji, hava kalitesi sorunları, travmalar, polipler, burun bölmesi eğrilikler, (deviasyon) veya nadiren de tümörler gibi faktörler neden olur. Sinüs boşalma kanalı tıkadığında sinüs mukus salgısı ile dolar ve boşalamayınca biriken sıvıda mikroplar çoğalır (sinüzit).

Sinüzite neden olabilen diğer durumlar; mikropların sinüslere kan yolu ile, delici travma ya da yüz kemiklerindeki kırıklar sonucunda doğrudan gelmesi ya da yanak sinüsü alt komşuluğundaki dişlerdeki iltihabın sinüse sıçraması olup bunlar nispeten nadir karşılaşılan durumlardır.

Sinüs Enfeksiyonuna Yol Açan Durumlar Nelerdir?

Virüslerin neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonları en sık karşılaşılan sinüzit sebebidir. Viral üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında burun ve sinüsleri döşeyen mukozanın şişip kalınlaşmasına bağlı olarak sinüs boşalma kanallarının tıkanması ana başlatıcı olaydır. Ayrıca enfeksiyon nedeni ile salgıyı kanallara taşıyan kamçı sisteminin de bozulması ve salgının kıvamının da koyulaşması ile sinüsler içinde salgı birikimine neden olur. Bu durumun birkaç gün içinde düzelmez, sinüs ağzı açılmaz ise biriken sıvıda bakteri çoğalması oluşur ve akut bakteriyel sinüzit gelişir. 

Solunan havanın kuru olması, burun ve sinüs salgılarının kıvamının koyulaşması ve salgıların sinüslerden boşaltılmasını sağlayan taşıyıcı sistemin olumsuz etkilenmesine bağlı olarak sinüzit riskini artırmaktadır.

Yetersiz sıvı alımı ya da aşırı su kaybı durumlarında mukus salgısının kıvamını ve akışkanlığını azaltarak sinüs enfeksiyonlarına zemin hazırladığından özellikle sıvı kaybı fazla olan durumlarda günde en az 2 litre olmak üzere ılık su tüketilmesi faydalı olacaktır.

Tanı Konmuş Burun

Sık sinüs enfeksiyonu gelişen ya da kronik sinüzit tanısı konulan hastalarda Influenza (grip) aşısı, Pnömokok aşısı ve ağız yolu ile alınan bakteri aşılarının uygulanması tekrarlayan enfeksiyonların sayısını azaltmakta faydalı olmaktadır.    

İkinci sıklıkta karşılaşılan sinüzit nedeni alerjik reaksiyonlara bağlı oluşan mukoza ödemi sonucunda sinüs boşalma kanallarının tıkanmasıdır. Alerjisi olan hastaların alerjiye neden olan ajanların bulunduğu ortamlardan uzak durması, ev ortamını alerjenlerden arındırması gibi önlemlerin önerilir.

Sinüs boşalma kanallarını daraltan ya da tıkayan burun içi eğrilikler (septum deviasyonu), polipler, burun eti büyümeleri (konka hipertrofileri) gibi anatomik bozukluklar da sinüzite neden olabilirler. 

Kamçı sistemini boğaz özel hastalıklar (siliyer diskinezi, kistik fibrozis gibi) ve vücut direncini düşüren durumlar da (AIDS, kemoterapiler gibi) sinüzite neden olabilir.

Sinüzit Belirtileri Nelerdir?

Bakteriyel rinosinüzit düşündüren üç kriter önerilmiştir;

  1. Burun akıntısı, ateş, baş ağrısı veya yüz ağrısı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu semptom ve bulgularının klinik düzelme olmadan 10 gün veya daha uzun sürmesi,
  2. Hastalık başladıktan 3-4 gün sonra yüksek ateş (≥390C) ve iltihaplı burun akıntısı veya yüz ağrısı gibi şiddetli semptom ve bulguların başlaması,
  3. 5 – 6 günde iyileşen viral üst solunum yolu enfeksiyonu sonrasında ateş, baş ağrısı ve burun akıntısı gibi semptom ve bulguların tekrar kötüleşmesi.

Akut rinosinüzitte olası bulgular;

  • Burun, yanak ve göz kapaklarında kızarıklık,
  • Göz iç kısımlarına ve alına bası ile hassasiyet,
  • Geniz akıntısı,
  • Öksürük,
  • Boğazda gıcık olarak sayılabilir.

Akut rinosinüzitte olası semptomlar;

  • Yüzde ağrı, basınç,
  • Koku almada bozulma,
  • Yaygın baş ağrısı,
  • Burun tıknaıklığı,
  • Burun akıntısı,
  • Geniz akıntısı,
  • Ateş,
  • Öksürük,
  • Yorgunluk
  • Diş ağrısı
  • Kulakta dolgunluk, basınç.

Kronikleşen sinüzitlerde genellikle şikayetler ve bulguların şiddetti azalır ve tanı koymak zorlaşmaktadır.

Kronik sinüzit gelişiminde çok fazla faktörün etkili olması nedeni ile tanı ve tedavisi halen tartışmalıdır. Örneğin mikropların rolü net olarak aydınlatılamamıştır. Bu nedenle tanı koyarken akut sinüzitte olduğu gibi klinik semptomların kullanılması etkin olmamaktadır.

Kronik rinosinüzitin 4 ana semptom/bulgusu mevcuttur;

  • Önden veya genizden iltihaplı akıntı,
  • Burun tıknaıklığı,
  • Yüz ağrısı, basınç ve/veya dolgunluk,
  • Koku duyusunda azalma.

Kronik sinüzitte endoskopik muayene daha önem kazanmaktadır. Basit muayene ile patolojik bulgu saptanmayan hastalarda endoskopik değerlendirme yapılarak burun yan duvarında sinüs boşalma kanalı bölgelerinin görüntülenmesi ile bu bölgelere boşalan sinüslerin iltihapları saptanabilir.

Sinüzit Tanısı Nasıl Konur?

Tanı koyulurken;

  • Hastalığın başlangıcı ve hikayesi,
  • Muayene bulguları,
  • Endoskopi,
  • Görüntüleme yöntemleri,
  • Bazı özel hallerde kültür yöntemleri kullanılabilir.

Laboratuvar testlerinin sinüs iltihaplarının tanısındaki değeri sınırlıdır.

Sinüzitte Gereken Görüntüleme Yöntemleri Nelerdir?

Klasik sinüs röntgenlerinde tomografiye göre daha az ışın alınır ancak yanılma payı çok yüksektir.

Günümüzde tomografi cihazlarının arık çok düşük dozlar ile çok kaliteli görüntüler vermesi nedeni ile sinüs sorununun tespitinde ihtiyaç halinde paranazal sinüs tomografisi tercih edilmektedir.

Sinüzit Tedavisi Nasıl Yapılır?

Akut ve kronik sinüzit tedavisinde farklılıklar mevcuttur. Kronik rinosinüzit hastalarının çoğunda ilaç tedavisi ile kür sağlanamamaktadır. Kronik rinosinüzit klinik tiplerine göre tedavi yaklaşımları değişse de temel olarak semptomlar azaltılmaya, hayat kalitesi arttırılmaya çalışılır. Tedavinin temel hedefleri:

  • Mukozal ödemin kontrolü,
  • Yeterli sinüs havalanması ve drenajının devam ettirilmesi,
  • Enfeksiyon yaratan mikroorganizmaların tedavisi,
  • Akut atakların sıklığının azaltılmasıdır.

Sinüzitin İlaç Tedavisinde Kullanılan Başlıca İlaçlar Nelerdir?  

Uygun konsantrasyonda tuzlu su içeren spreylerveya yıkama solüsyonarı burun içinde nemli ortam sağlanması ve biriken kabuk ve iltihaplı salgıların temizlenmesi için idealdir. Bazen bu yıkama solüsyonlarına antimikrobial ilaçlar eklenebilmektedir.

Sümük salgısının kıvamını azaltan ve akışkanlığını artıran mukolitik ilaçlar mukus birikimini önlemek amacıyla kullanılabilir.

Burun mukozasının ödemini azaltan dekonjestan grubu ilaçlar sprey ve/veya tablet formunda kullanılabilirler. Bu gruptaki ilaçlar ile burun ve sinüs mukozasındaki damarların büzülmesi ve mukozanın incelmesi sonucunda sinüs ostiumlarının açılması ya da genişlemesi ve sinüs boşalmasın ve havalanmasının sağlanması amaçlanır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus sprey olarak kullanılan ilaçların uzun süre kullanımında şişliği artırıcı etki göstermesi ve mukoza üzerindeki tahriş edici etkileri olmasıdır. Bu nedenle bu spreyler 4-5 günden fazla kullanılmamalıdır.

Ağız yoluyla alınan dekonjestanların ise yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, ritm bozuklukları ya da prostat büyümesi gibi problemleri tetikleyebileceği akılda tutulmalıdır.

Hastada alerjik bir reaksiyona bağlı gelişen mukoza ödemi kaynaklı sinüzit düşünüyor ise antihistamin ilaçlar kullanılabilir. Aksi halde mukus yoğunluğunu artırıcı ve sinüs boşalmasını zorlaştırıcı etkileri nedeni ile kullanımları önerilmez.  vardır.  

Krtizon içeren burun spreyleri özellikle kronik sinüs iltihapları ve alerjik durumlarda mukoza ödemini azaltmak amacıyla kullanılırlar. Bu tip spreyler 2 yaş üzerinde kullanılabilir. Ancak zorunlu hallerde hamilelerde ve bebeklerde de kullanılabilmektedirler.

Alerjik hastalarda ve özellikle poliplerin bulunduğu kronik sinüs iltihaplarında krtizonlar cerrahi öncesinde ağız yolu ile ya da enjeksiyon olarak kullanılabilirler. Ancak bu tür tedavilerin yan etkileri mutlaka göz önnünde bulundurulmalıdır.

Bakteriyel bir enfeksiyon eklendiği düşünülürse antibiyotikler önerilir. Sğre en az 10 gün olmalıdır, gerekirse 14 güne uzatılabilir.  Kronik sinüzitlerde antibiyotik tedavisi süresi en az 2-3 hafta planlanır. Bağışıklık sistemi yetmezliği olan hastalarda ya da hastane kaynaklı bir sinüs enfeksiyonu düşünüyor ise akıntıdan kültür ve antibiyogram çalışılmalıdır. Antibiyotik buna göre belirlenir.